Kaybolan Kadınların Hikâyesi Blu Tv’de
Bir anda ortadan kaybolan, izine dahi rastlanamayan kadınlar, yıllarca haber alınamayan kız çocukları… Yerel bir muhabirin, gizli bir mahkeme evrakını ulaşmasıyla birlikte o güne dek kimsenin haberdar olmadığı bir vaka gündeme taşınıyor ve Amerika’da, Oregon kırsalında seri bir katilin bir dizi kadını öldürdüğü ortaya çıkıyor. Tuhaf bir biçimde, yıllarca herkesin bihaber olduğu bu cinayetler, Blu TV’de yayımlanmaya başlayan belgesel türündeki Lost Women of Highway 20’de kurbanların yakınları ile FBI ajanlarıyla yapılan görüşmeler sayesinde su yüzüne çıkıyor, böylelikle Oregon kırsalında yaşayan masum kadınların geçmişi de aydınlığa kavuşuyor. Dizinin anlatıcısı Octavia Spencer, projeye neden ve nasıl dahil olduğunu anlatırken, bir kadın olarak bu vakayı anlatmak zorunda olmanın önemine dikkat çekiyor.
“Kaybolan kadınların hikâyesini anlatmak zorundaydık!”
– Öncelikle bize polisiye içeriklerine olan ilginizden ve bu projeye nasıl dahil olduğunuzdan bahseder misiniz?
Açıkçası ben tam bir polisiye tutkunuyum, şu anda 53 yaşındayım ve 11 yaşından beri bu konuya ilgi duyuyorum. Bu nedenle, Premier Network ve Investigation Discovery ile ortak olmak benim için hem onur kaynağı hem de doğal olarak gelişen bir şeydi. Çünkü ben direkt onların hedef kitlesiyim. Yapımını üstlendiğimiz bu iki dizi de onlarla ortak olarak yer aldığım için onur duyuyorum.
– Lost Women of Highway 20 dosyasından nasıl haberdar oldunuz, bu projeye sizi çeken şey neydi?
Açıkçası beni bu davaya çeken şey, hakkında hiçbir şey bilmiyor olmamdı. Polisiye içerikleri yakından takip eden bir izleyici olarak söyleyebilirim ki tüm önemli davaların öyle ya da böyle bir bilinirliği vardır. Ve çoğumuz meşhur vakalar hakkında en azından bir fikre sahibizdir. Fakat ben bu hikâyeyi yani 20. Otoban ya da oradaki kadınları öldüren seri katil hakkında hiçbir şey duymamıştım. Bu yüzden ilgi çekici buldum fakat bunun da ötesinde, o zamanlar dizide konuşan kadınları dinleyen birileri olsaydı, katilin onlarca yıl önce yakalanabileceğini öğrendiğimde bu hikâyeyi anlatmak zorunda olduğumuza inandım.
– Sizce bu program izleyiciler üzerinde nasıl bir etki bırakacak?
Umarım bu programı izledikten sonra, herhangi bir suçla ilgili bilgisi olan herkes konuşur. Çünkü biliyoruz ki bazen bu davada da gösterildiği gibi mağdurlar öne çıktığında duyulmuyorlar. Ve bence eğer insanlar duyduklarını ve dinlediklerini anlatırlarsa, belli başlı yerleşim alanlarındaki insanlar için kesinlikle daha fazla koruma sağlayacaktır.
– Gelelim FEDS serisine, sizce FEDS’in diğer polisiye dizilerinden farkı nedir?
– Sizin için en çok hangi dava ilgi çekiciydi?
Aslına bakarsanız tüm vakalar ilgi çekiciydi. Ancak şu anda öne çıkan ve çok güncel olan, halka korku salan iç terörizm eylemlerini içerendi. Sanırım Garden City kasabasıydı. Sıradan cesur bir adam ve FBI, bu yerli terörist grubu engellemeseydi, Oklahoma’da olanlara benzer bir şey görürdük. Bu çok büyük bir dava ve buradaki olayları engelleyen tüm taraflara minnettarız.
– FBI hakkında daha önceden bilmediğiniz ama FEDS’in yapımcılığını üstlendikten sonra öğrenmiş olduğunuz herhangi bir şey var mı?
Öğrendiğim pek çok şey var. Ancak vakalar arasında en ilginç bulduğum kişi FBI ajanı olan bir öğretmendi. Öğretmenlik yaparken FBI ajanı olarak çalışmaya da başlamıştı. Yani insanlar suçla savaşmak için hayatın her kesiminden gelebiliyorlar, bunun bir örneğini gördüm. Zaten öğretmenlere her zaman hayranlık duymuşumdur, ama hem öğretmen hem de bir FBI ajanı olması onu daha da çok sevmemi sağladı.
– Bizimle konuşmak için zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. İzleyicilerinize herhangi bir mesajınız var mı?
Umarım sizler de bu dizileri bizim kadar bilgilendirici bulursunuz. Ben bu dizilerin bir parçası olmaktan keyif aldım, umarız siz de beğenirsiniz.